
Sn Bilal Erdoğan'ın Gerçekleştirdiği Antalya Tügva Tesisleri Açılışında Antalya Okçular Tekkesi
Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan, TÜGVA Antalya Temsilciliği ve TÜGVA Kıraathanesi'nin açılışında, gençlere seslenerek çok büyük bir medeniyetin mirasçıları olduklarını söyledi.
Antalya Okçular Tekkesinin de açılışını 2 yıl önce yapmış olan Bilal erdoğan, Antalya Okçular Tekkesinin geleneksel okçuluk dualı atış gösterisi arkasında kendisi de Ya Hakk nidasıyla ok attı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun, kapitalizmin yükselmesi ve Batı'nın güçlenmesiyle ortaya çıkan rüzgarların gerisinde kaldığını hatırlatan Erdoğan, bu nedenle Osmanlı'nın yıkıldığını, düşmanlarının şimdiki topraklarına sıkıştırdığını dile getirdi.
Bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti'nin inşa edilerek yeniden özgürlüğe kavuşulduğunu aktaran Erdoğan, bu özgürlüğün, tek yanlı bakılmaması gereken bir hadise olduğunu bildirdi.
"Kendi sınırlarınız içinde, kendi bayrağınız, kendi istiklal marşınız, kendi yönetim sistemlerinizi sağlarsınız ama ülkenin kendi kararlarını verebilen bir ülke olması bambaşka bir boyuttur." diyen Erdoğan, dünyada dış politikada, savunmada kendi kararlarını verebilen ülkelerin çok fazla olmadığını, biraz derinlemesine bakıldığında bunun görülebileceğini dile getirdi.
Bugün "en gelişmiş" denilen Almanya ve Japonya'da bile 50-60 bin ABD askerinin var olmasının, bunun bir göstergesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin bağımsız dış politika kurmaya, kendi kararlarını vermeye çalıştığı bir dönemde, bir cendereye alınmaya çalışıldığını, müttefik olarak bilinenlerin iki yüzlü tavırlar içine girdiğini söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin önemli bir medeniyetin mirasçısı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu mirasla geleceğimizi kurmak önümüzdeki bir yol. Bu mirası reddederek geleceğimizi kurmak başka bir yol. Nedir bu miras? Çok yönlü bir konu yine. Bizim bütün öz kültürümüz bu mirastır. Bu kültürün içerisinde evde anneanne ile babaanne ile kurulan ilişkilerden, yeme içme adabımıza varıncaya kadar, dinlediğimiz müziklerden halk oyunlarımıza varıncaya kadar bizi biz yapan dediğimiz her şeyi bunun içinde değerlendirmeliyiz. Yani biz Türkiye olarak 21. yüzyılda kendi kimliği, kendi öz kültürü, kendi karakteristik özelliklerini taşıyan bir ülke mi olacağız, yoksa Avrupa'nın, Amerika'nın payandası, onların kültürünü ve adetlerini gitgide benimseyen, içleştiren, onlara benzeyen bir ülke mi olacağız."
Erdoğan, bunun kritik bir mesele olduğuna işaret ederek "Çünkü siz kendi kimliğinizi yücelttiğiniz ölçüde özgür ve bağımsız olabilirsiniz. Başka kimliklerin adeta çatısı altına kendinizi sokarsanız, onların şekilleriyle onların renkleriyle renklenmeye ve şekillenmeye başlarsanız o zaman kendinizi özgür zannedebilirsiniz, bağımsız zannedebilirsiniz ama en küçük bir karar vermeye kalktığınızda kafanıza vururlar. Bunları biz geçtiğimiz yüzyılda yaşadık. Bunlar cumhuriyetimizin imtihanları. Biz çok güçlü olmak zorundayız ki kendi kimliğimizle ayakta durabilelim. Bizim kimliğimiz öyle geçmişi, derinliği olmayan bir kimlik değil. Bizim kimliğimiz binlerce yıllık bir kimlik. Bizim kimliğimiz Semerkant'tan, Buhara'dan alıp Balkanlara Endülüs'e kadar uzanan bir kimlik. Böylesine zengin, böylesine derin, böylesine geçmişi olan bir kimlik. Acaba geleceğimizi böylesine derin bir geçmişin, kimliğin üzerine mi inşa etmeliyiz, Yoksa 150-200 yıllık bir batılılaşma hezeyanının üzerine mi inşa etmeliyiz?" değerlendirmesinde bulundu.
TÜGVA'da gençlerin sorgulaması gereken hayati konunun bu olduğuna değinen Erdoğan, geleceğin, gençlerin geleceği olduğunu bildirdi.
Gençlerin 21. yüzyıl Türkiye'sinin rengini ve kimliğini belirleyeceğini aktaran Erdoğan, "Gelin bu gelecek bizim olsun. Bu gelecek bizim öz kültürümüz, kimliğimiz üzerine kurulu olsun. Ancak o zaman güçlü olabiliriz, ancak o zaman saygın olabiliriz, ancak o zaman itibar görebiliriz." dedi.
Batı'nın kültürü ve malları üzerinde rekabet edilmeye kalkışılırsa çok zaman kaybedileceğini anlatan Erdoğan, kendi değer, kültür ve ürünlerinin yüceltilmesi halinde dünyada bunun çok müşterisi olduğunun yaşayarak görüleceğini ifade etti.
"Cumhuriyet döneminin en hızlı büyüme dönemini yaşıyoruz"
Erdoğan, turizmde İstanbul'un dünyanın en önemli destinasyonları arasında yer aldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü İstanbul farklı. İstanbul, Roma'dan, Paris'ten farksız bir şehir olsaydı acaba bu kadar turisti çekebilir miydi? Paris'te, Roma'da gördüğünü neden İstanbul'da görmeye gelsin. İstanbul'u kendi zenginliğinden ve kendi karakteristik özelliğinden dolayı tercih edip geliyor. Dolayısıyla bizim kesinlikle kendi geleneğimiz ve göreneğimiz konusunda bir kompleks içerisinde olmamamız gerekir. Geçtiğimiz yıllarda özellikle şunu gördük. Gelişmişliğin, ilerlemenin, kalkınmanın dinle, inançla, kültürle, gelenekle hiçbir alakası yok. Japonya Başbakanı Marmaray'ın açılışına geldiğinde yaptığı konuşmada 'Türk milletinin kendi kültürünü yaşatarak gelişme çabasını takdir ediyorum' demişti. İşte Japonya hala okunması ve öğrenmesi çok zor olan alfabeyle teknolojinin, gelişmenin zirve noktasında. Bundan feragat etmiyor. Kendi gelenek ve göreneğinden feragat etmiyor. Bunun gericilikle bir alakası yok. O zaman neden hala bizim bir kesim aydınımız gelişmişliğin görüntüyle irtibatlı olduğuna takılıp kaldı? Türkiye bugün savunma sanayisi teknolojisi alanında özellikle ciddi bir atılım yaptı. Bu atılımı yapan kadrolar, iktidar, inancına sahip çıkma gayretinde olan bir iktidar. Bu gelişmenin, kalkınmanın önünde engel oluyor mu? Son 16 yıldır Türkiye ortalama büyümesi 5,7. Cumhuriyet döneminin en hızlı büyüme dönemini yaşıyoruz. Bütün cumhuriyet döneminde bu büyümeyle büyüseydik bugün aşağı yukarı İtalya ile aynı milli gelire sahip olacaktık. Dindar yaşamaya çalışan, inancıyla yaşamaya çalışan insanlar iktidarda, imam hatipli bir Cumhurbaşkanı ülkeyi yönetiyor ama bu mümkün oluyor. Gençler, geleneğinizden, geçmişinizden imtina etmeyin, bununla ilgili komplekse girmeyin. Bilakis ne zaman ki siz kendi kimliğinizi kuşanırsınız, ne zamanki kendi inancınızı yüceltirsiniz, o zaman bütün dünyada daha fazla saygı görürsünüz."
İstanbul'da "Okçular Tekkeleri" bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, 6-7 yıldır geleneksel okçuluğu yaygınlaştırmaya çalıştıklarını bildirdi.