İSLAMİYETTE OKÇULUK
OKÇULUĞUN DİNİ YÖNÜ
İslamiyet öncesi Türk kültüründe önemli bir yeri olan ok ve yay, İslamiyetin kabulüyle dinî bir boyut da kazanmıştır. Okçuluk kutsal amaçlarla bütünleşmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de geçen (Enfal Süresi, 60.ayet) “cenkten önce, düşmanınız kafirlere karşı kuvvetinizi toplayıp hazır edin” âyetini Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hutbesinde açıklarken, burada geçen “kuvvet” sözünün “ok atmak kuvveti” anlamına geldiğini 3 kere üst üste tekrarlayarak ifade etmiştir. (Ukbe bin Amirü’l-Cehdî’den rivayet olunmuştur.)
Ok’un tarihçesini ilk yazanlardan olan Abdurrahman Taberi’ ye atfedilen bir rivayete göre; Hz Adem , yeryüzüne gönderildikten sonra AllahuTeala tarafından ziraatla uğraşmaya mamur edilince buğday ekmişti. Fakat o ibadetle meşgul olurken kuşlar gelip tohumları çıkararak yiyorlardı. Bu hal tekerrür edince Hz.Adem kuşların def’ine çalıştı fakat muvaffak olamadı. Ve nihayet bu durumu Allahu Teala’ya bildirdi. Allahu Teala’da bu duaya karşılık verdi ve Cebrail (as) cennet ağaçlarından yapılmış bir yay, iki ok ve bir kiriş getirdi.
Okların üzerinde Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa,Hz. İsa ve Hz. Muhammed sav’in simleri yazılı idi.hz. adem, Cebrail as a sordu:
-Bunlar nedir?
Cebrail as yayı gösterdi:
-Bu Allah’ın kuvvetidir!
Dedi ve kirişi göstererek;
-Bu Allah’ın şiddetidir!
Dedi ve okları verdi:
-Bu Allah’ın nikâyetidir! (düşmanı alt etme)
Dedi ve sonra Hz. Adem’e yayın nasıl kurulacağını, nasıl nişan alınacağını, okun nasıl atılacağını gösterdi. Hz. Adem’de Cebrail as’dan öğrendiklerini oğulları Habil ve Kabil’ e de talim ettirdi.
Böylece Ok, önce Cebrail as tarafından Hz. Adem peygambere getirilmiş, sonra sırasıyla peygamberden peygambere, nihayet Hazreti Muhammed sav’e ulaşmış, Hazreti Muhammed sav de, Sa’d ibn Ebu Vakkas’a vermiş, ondan da üstaddan üstada gelmiştir. Bu silsile manevi anlamlar taşımaktadır.
Hz. Muhammed’in (sav), Ashabından Sa’d ibn Ebû Vakkas atıcıların piri, Hz. Ebubekir oğlu Mehmed yaycıların piri, Halife Ömer okçuların piri, Ali b. Ebû Tâlib zihgircilerin piri sayılmıştır.
Ok ve yayın dinî önemi ile ok atmanın fazilet ve saevabına dair 40 kadar hadis-i şerif vardır. Gerek bu hadislere ve açıklamalarına, gerekse okçuluğun sevapve faziletiile ilgili başka meselelere, okçuluk risalelerinin hemen hepsindegeniş yer verildiğini görüyoruz. Hatta yalnızca bu hadisleri bir araya toplayan “Hadis-i Erbain” kitaplarına da rastlıyoruz. Bu hadîs ve rivâyetlere dayanılarak, ok atmak “sünnet” sayılmıştır. Hatta Hz. Muhammed (sav)in yukarıda anılan âyet tefsîrine bakılarak “farz-ı kifâye” sayıldığı olmuştur. Bundan dolayı Okmeydanlarında Okçular abdestsiz bir şekilde yayın kabzasına yapışmaz ve ok atmaz, Ok atışlarına besmele ve selât ü selâm ile başlarlardı.
İslâm inancına göre, ok yarıştırmak haram sayılmayan birkaç oyundan biridir. Okçuluğa hem bir ibâdet hem de savaş hazırlığı gözüyle bakılır. Harp okçuluğu yanında, bir savaş hazırlığı sayılarak spor okçuluğuna da aynı kutsal önemin tanındığı görülmektedir. Nitekim menzil okçuluğu gibi, koşu okçuluğu da sünnettir. Gerek menzil gerek koşu atışlarında oklar hep “Yâ Hak!” nidasıyla “gaza niyetine” atılır.
Ok zihgir ile çekilirken (zihgir bir nevî, ok tetiğidir, denilebilir), kalpten de “Allah” ism-i şerifi zikredilerek atıldıktan sonra “Ya Hakk” ilahi ism-i şerifinin söylenir ki; böylece Allahu Teala’dan yardım dilenmiş olunur. “YA Hakk” nidasıyla ok atılırken okçu, her oku Allah için atar. Kendi egosunu da atmaktadır aynı zamanda. Her ok atışı bu sebeble sorumluluk gerektiren bir ritüele dönüşür.
Okçuluk sabır, azim ve yetenek işidir. Yay sabrı, ok ise itaati sembolize eder.
Savaş okçuluğu terk edildikten sonra, spor okçuluğunun öncelikle manevî bir disiplin sayılıp, yüzyıllar boyu sürdürülmesinde bu dinî inanç önemli rol oynamıştır. Yine bu inanca dayanılarak ok meydanlarına, cennetten bir köşe diye bakılmış, sınırına tecavüz edilmesine, sarhoş, abdestsiz ve pabuçla girilmesine izin verilmemiş, yetkili kişisine şeyh denilmiş, cihat, yağmur ve âfet duâlarında hep bu meydanlarda toplanılmıştır. Ok meydanına girişte menzil atılacağında ona da salât-ü selam okumak kaide olmuştur. Osmanlı okçusu idmanlarını bile ibadet şuuruyla ve gaza niyetine yapmıştır.